Akşener ve korumaları
Geçtiğimiz perşembe akşamı, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener Merinos AKKM Fuar Alanı’nda düzenlenmeye çalışılan ancak düzenlenemeyen, basın mensuplarına LCV ibaresiyle davet gönderilen iftar programında Bursalılarla buluştu.
Bu kadar uzun bir cümleyle giriş yaptığım için affınızı istiyorum zira bu ilk cümleyi oluşturan bütün olgular baştan sona kelimenin tam anlamıyla fiyaskoydu.
Öncelikle bürokrasinin, sivil toplumun, siyasi partilerin sesini duyurmak yanı sıra, eksiklik ve aksaklıkları gidermek anlamında sesini çıkaran biz basın mensuplarına yapılan ayıplardan en basitini anlatacağım. Günler önce İYİ Parti’den Bursa’daki basın mensuplarına bir mail geldi. Mailin sonunda başta da belirttiğim gibi “Lütfen cevap veriniz” ibaresi vardı. Haliyle biz de programda basın mensuplarına ayrılan masalardan Kent Gazetesi adına rezervasyon yaptırdık. Ancak daha salona ulaşmadan iletişime geçtiğim basın mensubu arkadaşlarımdan rezerve edilen masaların çoktan partililer ve vatandaşlar tarafından zapt edildiğini öğrendim. Salona gidip durumu teyit ettiğimde programa katılmak üzere yolda olan mesai arkadaşlarıma da durumu bildirdim. Velhasıl kelam, çoğu basın emekçisi arkadaşım gibi ben de rezervasyon yaptırmamıza rağmen programı ayakta takip etmek durumunda kaldım. Bu arada ayakta kalanların fuaye alanında çorba-cantıkla iftar yaptığı da belirteyim.
Burada Yeni Dönem Gazetesi’nde emekçi köşe yazarı Onuralp Özalp’in DEVA Partisi’nin iftarına ilişkin sonuna kadar hak verdiğim görüşlerine yer vererek açtığı parantezi aktarmak istiyorum:
“Basın emekçilerinin davet edildiği bir iftar yemeğinde basın mensupları, sizleri çekerken ve her an bir haber yakalama peşindeyken gidip yemek için sıraya giremez…. Sıraya girdiği sürede kaçırabileceği birçok haber, puf olur uçar… Çünkü basın emekçileri sadece çekmez ya da söylediklerinizi yazmaz aynı zamanda gözlem de yapar. Şimdi durum böyleyken, sizin için orada olan basın emekçilerini düşünmemeniz gerçekten basına yapılmış büyük bir ayıp olarak karşılanır.
Evinde ailesiyle iftar yapmak veya arkadaşlarıyla bir yerlerde iftar yapmak yerine habercilik aşkına sizinle orada bulunuyorsa, bir zahmet siz de ilk önce bu basın emekçilerini düşünün…”
Demem o ki işten çıkıp evinde rahat rahat iftar yapmak yerine, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’in programına katılan ve mesai saatinin dışında dahi çalışan biz basın mensupları, bir su içmekle yetinip iftar yapamadan programı tamamladık.
İftar kısmını böyle geçiyorum çünkü Akşener’in korumaları tarafından basın emekçilerine yapılmış bu kadarıyla kalmıyor! Öncelikle size fuar alanında oluşturulmuş masa düzeninden bahsetmem gerekiyor ki yapılan ayıbı, plansız organizasyonu görmüş olun. Kürsü fuar alanının tam ortasında sol tarafta yer aldı. Kürsünün hemen karşısında doğal olarak kameraların kurulu olduğu tripodlar yer alıyordu. Tripodların arkasındaki masa ise Akşener’in ve protokolün iftar yaptığı masaydı. Yani Akşener salona girdiğinde tripodların yanından geçerek masaya ulaşacaktı. Masaların arasında çok geniş bir alan bulunmadığını da aklınızda tutmanızı istiyorum. Akşener, salona girdikten yaklaşık 10 dakika sonra kameraların yanından geçerek masasına oturacakken Akşener’in korumaları fotoğraf çekme yarışına giren vatandaşları değil, işini yapmaya çalışan basın mensuplarını ittirdikten sonra, bir korumanın tripodlardan birine vurduğuna şahit olduğumu söylemem gerekiyor. Korumalara en yakın kameranın başında duran meslektaşım refleks göstermeseydi bütün kameraların domino etkisiyle devrileceğini tahmin etmek de pek zor değil.
Bir diğer koruma vakası ise Akşener’le fotoğraf çektirmek isteyen vatandaşların azarlanmasıydı. Tabi vatandaşları azarlayan korumaların, hemen birkaç dakika sonra Akşener’in partinin ileri gelenlerle sarmaş dolaş fotoğraf çektirmesine sesini çıkarmamasına ne diyebiliriz ki…
Kürsüye çıktığında takoz yüksek kaldığı için mikrofonlara erişemeyeceğini anlayınca takozu kaldırtan Sayın Akşener’in mitingi andıran konuşmasının ilk cümlesi, “Biz mikrofonlara ulaşan sesimizin kısılmasına alıştık” olmuştu. Sesini duyuran mikrofonların ayaklanıp kendiliğinden geldiğini düşünmüyorsa eğer, Akşener’in acilen korumalarına nezaket eğitimi vermesi gerekiyor. Zira kendileri “korumalar” masasında iftar yaparken mikrofonları ulaştıran basın emekçileri işini yapmaya devam ediyordu.
Bu arada mitingi andıran diyorum çünkü Akşener, vakti zamanında diğer partileri ‘iftar sofrasından siyaset yapmakla’ suçlamıştı. Gelinen noktada aynı şeyi kendisinin de yapmasının yanı sıra, maneviyat yüklü Ramazan ayında partililerini slogan atmaması yönünde uyarmaması ayrıca ironik.
Ve maalesef görünen o ki ülkeyi yönetmeye talip olanlar daha bir iftar programını yönetemiyorlar. Selametle…