Popüler kültür bağlamında “Blue Jean”
İnsanlık tarihinin can alıcı noktalarından biri olan Sanayi Devrimi yaşama dair ciddi anlamda değişimlere neden olmuştur. Kitlesel üretimi ardından getiren Sanayi Devrimi’nin bir artısı olan ihtiyaç fazlası üretim sorunu popüler kültürün desteklediği kitlesel tüketimle aşılabilmektedir.
Bu bağlamda popüler kültüre kaynaklık eden alanlardan biri de giyim modası olarak öne çıkmaktadır. Giyim modası dünyasında yer edinmiş blue jean her dönem popülaritesini korumuş bir meta olma özelliğinden dolayı, popüler kültür klasiğine dönüşmüştür. Blue Jean, modası hiçbir zaman geçmeyen, üretilmeye başlandığı ilk andan itibaren büyük ilgi görmüş, zamanla tüm dünyaya yayılmış, herkes tarafından kullanılabilen ve yıllardır hayatımızda olan bir giyim eşyasıdır. Blue Jeanin kelime anlamına ve tarihi gelişimine bakarsak, küreselleşen dünyada Blue Jean yerini ve yüklendiği anlamları daha rahat görebiliriz. Blue Jean, popüler kültürün, aynı zamanda da rahatlığın ve özgürlüğün simgesi olmuştur.
SINIRSIZ ÖZGÜRLÜK
Küreselleşen dünyada değişen ve gelişen Blue Jean modasıyla özellikle gençler, kendilerini blucinleriyle ifade etmişlerdir. Belirli markaların reklamları sayesinde gençler “Sınırsız Özgürlük” imajını görüp, daha seksi, daha spor, daha sıra dışı ve özgür olmak istemişlerdir. Ayrıca Rutherford kitabında, belli marka blucinlere sahip olmanın, örneğin Levi’s 501 gibi, bir statü simgesi olduğunu ve “Özgür ruhlu kadın ve erkekler topluluğuna ait olmanın” bir işareti olduğunu dile getirmiştir. Blue Jean ayrıca Türkiye’deki kentleşmenin, modernleşmenin göstergelerinden biri olarak da kabul edilmiştir. Blue Jean popülerliği ile birlikte bu giyim tarzına uymayan gençler diğerleri tarafından “Şehirle bütünleşemeyen sıkıcı ve köylü üniversite öğrencileri” olarak adlandırılabilmektedir. Kentleşmeyle birlikte kendini daha Batılı, daha modern gören gençler geleneksel kültürün simgesi olan kıyafetleri zamanla bırakmaya başlamış ve yeni bir akım içine girmişlerdir. Bu süreç kılık kıyafet devrimiyle başlamış ve hazır giyim konfeksiyon ürünlerinin gelişip yayılmasıyla da devam etmiştir. Bu gelişmede teknolojinin yardımını ve medyanın etkisini de göz önünde bulundurmak gerekmektedir.
Popüler kültürle birlikte yaygınlaşan Blue Jean, Amerika’daki ya da diğer ülkelerdeki popüler olma sürecini Türkiye’de de göstermiştir. Örneğin, Amerikan filmlerinin ve reklamlarının etkisiyle, ArjantinaBuenos Aires’de 1950’li yıllardan itibaren oluşan “Amerikalılaştırılan Blue Jean nesli” gibi, Blue Jean kültürü Türkiye’de de milyonlarca genç insanı etkisi altına almış, bu yönde bir moda akımı oluşmuştur.
Ülkemizde Blue Jean kelimesinin yanı sıra daha yaygın olarak bilinen ve kullanılan bir başka sözcük de “kot” ya da “kot pantolon” sözcükleridir. Kot, İngilizce ’deki denim kelimesinin Türkçe ’deki karşılığı olarak kullanılır. Sözlük anlamı: ilk olarak “Giysi yapılan bir tür mavi, kaba pamuklu kumaş, blucin ardından kumaştan yapılan (giysi)dir.”. Kot sözcüğünün Türkçe ’ye yerleşmesinin nedeni, bu ismin Türkiye’de blue jeani üreten ilk kişinin soyadından geliyor olması kaynaklıdır.
Popüler kültür “haz” odaklıdır. “Haz” üzerinden oluşturduğu metalar ve metalaştırdığı değerler üzerinden varlığını sürdürür. Popüler hazzın işleyişinin iki şekilde gerçekleştiğini söylüyor Fiske: “Sıyrılma (ya da saldırıya geçmiş)” ve “üretkenlik”. Ona göre popüler kültür metalaşmış ürünlerin bile farklı kullanımlar yoluyla birer direniş sembolü olmasıdır.
YIRTIK KOT NEYE HİZMET EDİYOR?
Popüler kültür ve Blue Jean konuşurken Dr. John Fiske ’den bahsetmek kaçınılmazdır. Bu konu hakkında ciddi eserler ortaya koymuştur. Fiske ’ye göre popüler kültür hem bir boyun eğme hem de bir mücadele alanıdır. İnsanların günlük yaşantısında rahatlıkla kullandığı endüstrilerin ürettiği kot dayatmasına bireylerin karşı koyma meselesi Fiske’ye göre endüstrisinin dayattığı kotu giymek yerine kotu yırtarak giyiyor. Bireyler endüstrinin dayattığı ürünü değil o ürünün kendi biçimlendirdiği halini kullanıyor. Ardından endüstri yırtık kot üretmeye başlıyor. Dolayısıyla doğrudan bir kazananın olmadığı fakat insanların bir sistemle mücadele ettiği bir alan olarak şekilleniyor Fiske ‘nin zihninde. Ona göre bu mücadele alanı doğrudan bir kazananın olmadığı ama insanların bununla mücadele ettiği bir alandır. Kısaca Fiske popüler kültürü, dayatmaların altında boyun eğenlerin kültürü olarak tanımlıyor. Günümüze baktığımızda her ne kadar belirli grupların belirli yapıların kitle kültürü ürünlerine karşı duruş sergilediklerini görsekte her zaman için endüstrinin daha ağır bastığı bir orandan bahsediyor.
KOT PANTOLONLARIN İKİ TANE ODAĞI VAR:
- Gençler
- Mavi yakalılar veya işçi sınıfı
AMERİKAN İDEOLOJİSİ: KENDİN OLMA ARZUSU
Kot sınıfsal bir temsildir. Bu sınıfsal temsil meselesinin özellikle toplumsal yapıda gençler ile mavi yakalılar ya da işçi sınıfı olarak adlandırılan ve daha çok aşağı kesim olarak nitelendirilen kesim tarafından tercih ediliyor. Kot pantolonların gayri resmi, sınıfsız,cinsiyetsiz diye kenteya da taşraya uygun diye görüyorlardı. Kot pantolon giymek, toplumsal kategorilerin dayattığı davranış ve kimlik sınırlamalarından kurtulmasının bir göstergesiydi. Çoğunluk kendini “özgürleştirme” anlamında kullanılan “özgür” sözcüğü en çok kullanılan sıfattı. Reklamlara bakıldığında bu özgürlüğe dair göndermelerde vardır. Kot pantolonlardaki toplumsal farksızlık kişiye “kendisi olma” özgürlüğü sağlar. Kendi olma arzusu kuşkusuz kişinin herkesle aynı kıyafetler giymesine yol açmak gibi önemli bir paradoksa işaret etmektedir. Bu Amerikan ideolojisinin derinlerine kök salmış paradoksunun yalnızca somut bir örneğini oluşturmaktadır. Kişinin kendi olma arzusu herkesten bütünüyle farklı olma arzusunu değil bireysel farklılıklarını toplumsal dayanışma içinde ortaya koymayı ifade eder.
Kot pantolonlar Amerika iş yaşamı etiğinin sınıf temelli anlamlarını taşıyordu. Doğal, aynı zamanda özgür kadar sık kullanılan bir sıfattı. Diğer giysilerin resmiliğine karşı kot pantolonların gayri resmiliği, doğal ile yapay, taşra ile kent arasındaki derinlere kök salmış karşıtının somut bir örneğidir. Bütün kot pantolonlar günümüz Amerika’sının değerlerini çağrıştırıyorsa, demek oluyor ki bu onların biçimini bozmakta kişinin kendisinin bu değerlerden giderek uzaklaşmasının bir yolu haline gelmektedir. Popüler kültürün kimi ve neyi hangi anlamsal kategoride temsil ettiği noktasında bireylerinde bunu bir direniş mücadelesi olarak göreceğine dair bir vurgu var. Bu vurgu yani bu çelişkili unsur iki madde de tartışılıyor. Birinci olarak bu çelişki hem egemenlik altına almanın hem de direnişin bir ifade edilmesini gösterir. Böylece yırtık kot pantolon hem bir dizi egemen Amerikan hem de bunlara direnmenin bir derecesini ifade eder. İkinci olarak bu çelişki gösterge bilimsel zenginliği çok anlamlılığı gerekli kılar. Bu çelişki bir metin okurlarının ya da kot pantolon giyenlerin aynı anda hem onun güçlerine katılmalarını hemde kendilerini bu güçler oyununda kendi kültürel çıkarlarıyla buluşturan bir konuma yerleştirmelerine olanak sağlıyor.
Markalı kot pantolonlar pazar paylaşımına ve toplumsal farklılıklara seslenirler. Bu kot pantolonlar kültür ile onun karmaşıklıkları doğrultusunda hareket ederek paylaşılan değerlerden de doğadan da uzaklaşırlar. Markalı kot pantolon giymek bir farklılaşma, ortak dil konuşmak için toplumsal olarak konumlandırılabilir. Markalı kotlar ve markasız kotlar arasındaki karşıtlık şöyle özetlenebilir: Markasız kot pantolonlar (Batı-Doğa) Sınıfsız, taşra, toplumsal, cinsiyetsiz geleneksel, değişmeyen. Markalı kot pantolonlar (Doğu-Kültür) Üst sınıf, kent, toplumsal bakımdan ayırt edici, dişil, çağdaş. Sistemin devamlı olarak dayattığı şeylerden bir tanesi kotun belirli bir ömrü olduğu ve kot yırtıldıktan sonra mutlaka yenisiyle değiştirilmesi gerektiği argümana karşı duruş sergilemesi hem de işin ekonomik tarafından devamlı olarak bir tüketim döngüsü içerisinde yer almamak oldukça önemli. Toplumsal cinsiyet farklılığı ile sınıf farklılığı birlikte ilerler. Markalı kot pantolon reklamlarından çoğunun kadınları hedeflemesiönemlidir, çünkü ataerkil toplumumuzda erkeklerdendaha fazla kadınlara toplumsal kimliklerini, özgüvenlerini ve cinselliklerini bedenlerinin görünüşünde sergilemeleri öğretilmektedir.
New York’ta ki bir makale, kot pantolonların tek tipliliğinin kişinin kendisini özgürleştirmesinden çok gizlemesine yol açtığını ileri süren bir psikolojiye değinir. Kot pantolonlar, giyenlerin en azından psikolojik anlamda baskıcıolan ruh hallerini ya da kişisel duygularını ifade etmektenkaçınmalarını olanaklı kılan düzmece bir sıradanlık sağlar.“Özgürlüğün” arkada kalan bu yönü öğrencilerim arasında da belirgin değildi; toplum karşısında bireyi, normlar karşısında patolojik olanı vurgulaması nedeniyle bu yargı tipik bir psikanaliz açıklamasıymış gibi gözükmektedir. Giysiler en geniş anlamda kişisel duyguları ya da ruh hallerini dışa vurmak için değil toplumsal anlamlar aktarmak için kullanılırlar.