MİMARLIKTA PROJEDEN TASARRUF EDİLEMEZ
YASEMİN ÖZKEREM
Mimarlar Odası Bursa Şube Başkanı Şirin Rodoplu Şimşek ile mimari projeler ve gündemimizdeki deprem ile ilgili bir röportaj gerçekleştirdik.
“Bütüncül çözümlerin yapılması gerekiyor biran önce. Ama maalesef ki o bütüncül plan bir türlü yapılamıyor. Sürekli müteahhit ve vatandaş ilişkisi üzerinden gidiyor. Böyle kentsel dönüşüm politikası olmaz. Müteahhidin ilgilendiği yer rantın olduğu yerdir. Yıldırım, Nilüfer ve Osmangazi bölgelerimizde bir sürü çöküntü bölgelerimiz var.”
“Eskiden beri kaçak yapılmış. Proje ve denetim süreçlerinden geçmemiş, gerçek standartları görmemiş birçok yapı var. Hepsine biz aslında potansiyel sıkıntı olarak bakıyoruz. Müteahhit kendi başına gidip kentsel dönüşüm ile ilgili bir diyaloga girmez. Ama bu devletin kontrolünde olmalı yoksa aksi takdirde bir sonuca gitmek mümkün değildir. Yoksa Bursa’nın yüzde 65’i bahsettiğim çöküntü bölgesinin içerisinde yer alan yapı stokudur. Yani niteliksiz yapı stoku.!
Mimarlar Odası Bursa Şubesi Başkanı Şirin Rodoplu Şimşek, mimarlıkta projeden asla tasarruf edilemeyeceğini söyledi. Şimşek, vatandaşın ehli bir mimar ve mühendisten gerçek bir hizmet alması gerektiğinin de altını çizdi. Proje yapıldıktan sonra yapılan bir takım değişikliklerin kötü sonuçlara neden olacağını da belirten Şimşek, “Yapılarda yapılan fonksiyon değişikliklerinin denetim sürecinden geçmesi gerekir” dedi.
BELKİ DE KENDİ MEZARLARIMIZDA İKAMET EDİYORUZ
Esasında hepimiz kendi ailemiz ile birlikte belki de kendi mezarlarımızda ikamet ediyoruz ve farkında değiliz dolayısıyla topyekun bir mücadele olsun diye belediyelerle diyaloglarımız devam ediyor. Kentsel dönüşümle ilgili ilkeler yapıyoruz.
Büyükşehirle, Nilüfer, Yıldırım, Osmangazi ve Gemlik belediyesiyle protokoller imzaladık. Nasıl olması gerektiği ile ilgili tanımlar yapıyoruz. Bütüncül planların ivedi olarak yapılması gerektiğine ve sektörel olarak hızlanması gerektiğini söylüyoruz. Envanter çıkartılması için plan yapıyoruz. Yani kentsel dönüşümün nereden başlaması gerektiğinin alt yapısını oluşturmak istiyoruz. 6306 sayılı yasaya göre veri toplamak için sahaya çıkıyoruz. Mimar ve mühendislerimizi eğittik. Zaten işin profesyonelleri ama envanter taraması üzerine bir eğitimden geçirdik. Eğitimlerimiz sonuçlanıyor ve bu hafta sonu itibariyle sahaya çıkacağız. Veriler toplanacak ama sonra o iradenin konması lazım. Nereden ne şekilde başlayacağımızı kararlarımızı verip harekete geçeceğiz. Yerleri cazip yere çevirmek değil amaç bina yenilenmesi olmamalı. Bizim dönüşüm yapmamız lazım. Gerçekten kentsel dönüşümün sağlıklı bir şekilde ilerlemesi gerekir. Bursa’da çöküntü bölge dediğimiz niteliksiz yapı stokunun olduğu bölgelerden başlamak lazım.
Ve 1999 yılı öncesi zamanına denk geliyor. Çünkü 99 depreminden sonra bu ülkede bir takım mevzuatlar ve kurallar değişti. Yapı denetim diye bir kavram geldi. Yapı denetime tabii olma zorunluluğu getirildi. Pilot bölgelerden başlandı ve Türkiye’nin geneline yayıldı. 2004’te hazır beton uygulamasına geçildi. Hatta hazır beton olmadan inşaat yapmak artık imkânsız hale geldi. Resmi olarak yönetmeliklere girdi. Elle karma betonlar oluyordu ve onlar yeterli standardı sağlayamıyordu.
Mimarlıkta tasarruf edilmeyecek şey nedir?
Mimarlıkta projeden kesinlikle tasarruf edilmemesi lazım. Ayrıca vatandaşın ehli bir mimardan, inşaat mühendisinden, makine mühendisinden, elektrik mühendisinden en başta da zeminle ilgilenen jeoloji mühendisinden gerçek hizmeti alması lazım. Yani mimarlık ve proje çarkın bir parçası sadece bir tanesi. Biz bir mekanizma içerisindeyiz ve bu mekanizmada bir tanesi eksik olsun bir tanesi hatalı olsun sıkıntı. Temel konu yapıyı tasarlama sürecinde eğer bir sistemde bir eksiklik varsa yanlış tasarımsal şeyler belirlenmişse maalesef yine bina sıkıntıya giriyor. Mesela zayıf kat dediğimiz yumuşak kat dediğimiz diye bir şey duymuşsunuzdur. Mimar ve mühendis gerçek bir işbirliği gerçekleştirmezse işte diyelim ticari bilim talebi var vatandaş zemin katı ticari üstü konut yapmak istiyor. O gerçek işin ehli mimar ve mühendis değilse işte zayıf kat kabul ettiğimiz, dolgu olmayan, yani sadece dükkan ticari olarak planlanan yerlerde özellikle taşıyıcı sistem detaylarının çözülmesi lazım. Daha güçlü çözülmesi lazım. Çünkü o dolu kat değildir o dolu kat kabulüyle zaman içerisinde cari fonksiyonlar yüklenebilir işte bu yüzden çok hızlı çözülmesi lazım. Ekstra donatı ekstra bileşim detaylarında iyileştirmelerin olması lazım. Bunlar gerçek mimar ve mühendislik hizmeti olmadığında doğru düzgün çözülemiyor. Bir kere ilk sıkıntı buradan başlıyor. Belki de yeni mezun mühendis ve mimarlar derecelendirmeli bir dönem staj yapmalı. Hemen proje üretmeye geçmemeli. O pratik deneyim olmadığı sürece oradaki şeyi de çok öngöremiyor.
Peki ülkemizdeki mimarlık eğitimini nasıl değerlendirirsiniz?
Yurt dışı eğitimiyle nasıl karşılaştırırsınız?
Bu ülkede dört seneyi bitiren hemen mimar ve mühendis oluyor. Böyle bir lüks yok yani. Hele ki proje yapabilme kapasitesine gelmeniz için epey bir sınav ve tecrübe dönemi gerekiyor. Hatta bizim gibi ve Ortadoğu ülkeleri gibi yerlerde bitirir bitirmez siz mimar ve mühendis oluyorsunuz. Zaten 4 senelik eğitimin yetersiz olduğunu söylüyoruz. Hadi bitirdi en azından bir tecrübe dönemi olması gerekiyor. Staj dönemi olması lazım. Bu tecrübe ve staj dönemini görmeden direkt her türlü yetkiyle başlıyor.
Mimar olanlar ya da mimarlık eğitim alanların çoğunun yaşadığı coğrafyada mimarlık yapacaksa ülkemizi baz alarak söylüyorum zaten deprem bölgesi bizim ülkemiz. Her an o bilinçle eğitim almaları ayrıca herkes mühendis ve mimar oluyor diyorsunuz. Çünkü diplomayla oluyormuş. Dört yıllık eğitim ne kadar yetersiz olsa da. Ama o vicdan yoksa gönlünü koyarak projeyi çizmiyorsa gerekli olan önlemleri almadan ya da gerekli eğitim aldığına emin olmadan işe başlıyorsa ve hayati yetkilere sahip oluyorsa bu gerçekten korkutucu değil mi?
İşte bunlar hep yakındığımız konular. Hatta temel konu bu işin ahlaki boyutu ve vicdani boyutu da çok önemli. Hayata ve insana dokunan bir mesleği icra edeceğini bilmesi lazım. Sadece eğitime güvenmemesi lazım. Kendini geliştirmesi ve donatması lazım. Mezun olduğundan itibaren kendini sürekli geliştirmesi lazım. Ve kendine eğitimine yatırım yapması lazım. Bilgi ve teknoloji ve yönetmelikler de güncelleniyor.
YENİ MEZUN MİMAR VE MÜHENDİSLERİN PROJE YAPABİLME YETKİSİ OLMAMASI LAZIM
Ama maalesef bizde ben zaten mimarım ve mühendisim. Zamanında odalar düzenli eğitimler karşılığında o sene proje icra etme hakkını veriyordu. O eğitimleri durdurmak için dava açan yine bizim üyelerimizden biri oldu. ‘Ben zaten diplomamı almışım zaten mimar ve mühendis olmuşum beni bir daha sınamaya hakkınız var mı?’ demiş odaya dava açmış ve uygulama durdurulmuş. Düşünün bizden önceki dönemlerde. Yani bu vicdanla ilgili bir şey. Düşünün pratisyen bir doktor mutlaka uzmanlaşması lazım değil mi mesela. Maalesef bu tecrübe süresi birikim süresi tanınmadan her projeyi icra edebilme hakkı var mimar ve mühendisin. Biz baskılıyoruz umarım şimdi bir düzenleme yapılıyorsa. İlk gelecek önlemlerden biri bu olmalı. Dört senelik yeni mezun mimar ve mühendislerin proje yapabilme yetkisi olmaması lazım.
Yapıyorsa da belli ölçekteki projelerden başlaması lazım. Bu temel eğitimi alıyoruz ama her şeyi her teknolojiyi bilecek düzeyde olamıyorsun. Dört senelik eğitim bunu veremez zaten zamanla anlaşılan konular. Ben şu günkü bilgi birikimimim mezun olduğumda çok az kısmına hakim idim belki de. Parlak da bir öğrenciydim. Yüksek lisans yaptım vs. ama bu bilgi birikimini zaman içerisinde pratiklik de edinerek tecrübe edinerek, okuyarak, araştırarak sürekli güncelleyerek elde ettim.
Proje çizimi sonrası yapılan bir takım değişimler ne gibi tehlikeler barındırır?
Proje uygulandıktan sonra diyorsunuz. Aslında en önemli yıkım sebeplerinden biridir. Alana ehli mimarlar bilirkişiler gitti. Ayrı ayrı gruplar biz de gönderdik. Söyledikleri en önemli şey; fonksiyon değişikliği diyoruz biz buna . Yani projede bir takım değişiklikler yapılıyor. Konut olarak üretilmiş bina. Sonra onu dershaneye çevirmiş yurda çevirmiş kreşe çevirmiş. Bir takım yerlerini yıkmış, boşaltmış. Farklı yük yüklemiş. Şimdi orada konut olan bir şeyin kabul edilen yük sayısı bellidir. Risk hesabı yaparak ticari birim olacaksa çıkılacak kat sayısı farklıdır. Yani ona göre hesap yapılır. Yani orayı bir showroom ciddi bir yük yüklenir. Beyaz eşyaya ihtiyaç oluyorsa ciddi bir yük yüklenir. Bunlar hesapsız, kitapsız, kontrolsüz yapılan tüm değişiklikler projede zayıflığa neden oluyor. Aynı zamanda daha hayatisini konuşuyorum resmen cinayete teşebbüs denebilir. ‘Ben daha fazla dükkan elde edeyim, ya da ‘salonum daha da büyüsün’ diye kolon kesiyorlar, kirişin içinden su borusu geçiriyor ya da tesisatlara müdahale ediliyor. Yani bunlar cinayete teşebbüse eş değer şeyler. Yani hayati sıkıntı yani o binanın ayağını kesmek demektir. Bunlar sonradan olan müdahaleler.
HİÇ DENETLENMEDEN KENDİ YAPINIZDA TADİLAT YAPABİLİYORSUNUZ
Hatta proje üretim sürecinde bile denetimin yetersizliğinden bahsettim. Şu aşama hiç denetlenmiyor. Siz kendi yapınızda istediğiniz tadilatı ustayı sokarak yapabiliyorsunuz. Yani en son mimar onayı istenmiyor. Gemlik Belediyesi’nde bir toplantı yaptık. Bundan sonra yapılacak tüm tadilatlarda, işletme ruhsatlarında mühendis ve mimar onayı olmadan yapılmaması ve izin verilmemesi konusunda karar aldık. Uygulamaya ne zaman geçerler bilmiyorum. Bu çok önemli bir konu mesela. Sonradan yapacağı müdahalelerde işletme ruhsatını alamayacağını bilmesi lazım. Ülkemizde çok büyük bir zafiyet çünkü. Maalesef seçtiği dekorasyonuyla, seramiğiyle evimiz güzel gözüksün diye çok önemsiyoruz. Dükkanımız daha geniş olsun gibi çok önemsiyoruz bunları. En sıkıntılı olanı böyle yaparak yapıda zayıflığa neden oluyoruz. Çok güzel bir laf ettiniz ülkemiz deprem bölgesi. Biz Bulgaristan değiliz biz İsviçre değiliz. Bulgaristan’a da ben proje yapıyorum. İnce kolonlar da taşıyor. Ama biz neden daha kalın kolonlar yapmaya çalışıyoruz. Biz deprem bölgesindeyiz. Deprem bir gerçek. Tam da üstündeyiz. Bursa kritik kentlerden bir tanesi. O yüzden bizim en ufak bir tavize ve hataya açık kapı bırakmaması lazım. Ne mevzuatın ne kamu kurumlarının ne de özel sektörün…
Yani insan çiğ süt emmiş. Mühendisi de ahlaksız olabilir mimarı da ahlaksız olabilir. Herkes ahlaksız kabul edilebilir bu ülkede. Ama ahlaksızlığın bu noktada en ufak bir suistimale müsaade etmeyecek şekilde katı kurallar olabilir. Çünkü telafisi yok. İnsan canı ayrı maddi manevi kayıplar ayrı bedelleri çok ağır.
Son depremde bir sürü hayatlar gitti. Artık geriye kalanların hayatları asla eskisi gibi olmayacak. Bir de ülkeye maddi zararını düşünün. Hepimizin vergisi hepimizin cebinden gitmiyor mu? Yapılan yatırımlar hepimize maddi olarak yük değil mi? Yıllar önceden yapılan plansız yapılaşmalar ve hatalar depremlerde ciddi zararlara neden oluyor. Kaçak yapılaşmalar, uygun olmayan yapılaşmalar. Biz şuan başlasak 15 senemiz var bu bozuk yapıları temizlemek için. Yani bölgesel dönüşüme girmemiz lazım. Net bir karar koymamız lazım. Yapı bazında incelemeyle ‘bu güçlü bu güçsüz bunu güçlendirelim’ şeklinde bir yol izlersek bunun altından kalkamayız.
Bir binanın güvenliği için neler önemlidir? Yani bir binanın öncelikle güvenliğini ne sağlar?
Üç ayağı var. Temel üç önceliği var. Yani bir binanın depreme karşı güçlü ve güvenli olması için üç faktör var: Bir zemin; doğru zemin tetkiki, doğru projelendirme ve doğru denetleme. Bu üç ayaktan bir tanesi sıkıntılı olsun o binadan her şey beklenir. Hadi diyelim bina güçlü zemin kötü en iyi şans ne biliyor musunuz? Bina devriliyor kutu gibi düşmüş oluyorsunuz. O bile şey demek çok iyi bir bina yaptınız zemin kötü ve zemine göre yapmamış oldunuz eşya gelmezse üzerinize sağlam kurtulma şansınız var. Ama yapı üretiminde o ikinci aşamada denetlemede sıkıntı varsa yapı üretimiyle birlikte yani hiç şansınız yok. Afad değil bunun üç misli bile olsa o kadar tuz buz olmuş bir yapının altında kalanları kurtarma şansı yok. Bitmiş o yani şanslı olanlar kurtuldu. Zaten hazırlıksızmışız onu net olarak anladık. Ama diyelim ki hazırlıklıydık. Yüzde yüz bütün insanları kurtarma şansımız yok. O üçgenin altında kalacak da kurtarılacak. Kiriş düşmüş insanların üzerine pres yapmış onlara ne yapacaksınız? Ama ne olursa olsun hiçbir şartı şansa bırakma gibi bir lüksümüz yok. Doğru zemin analizi, zemine uygun projelendirme ve projesine esas yapım denetleme ve uygulama yani.
DOĞA HER ZAMAN KAZANACAK
Eski binaların denetlenmesi ve dönüştürülmesi gerekir. Seferberlik topyekûn olmalı. Dirençli kentler üretmemiz gerekir. Aksi takdirde deprem bizi yıkmaya devam edecek. Hiç acıması yok hiç adaleti yok. Doğa her zaman kazanacak. Bu kadar mı doğaya inat doğaya rağmen yapılaşma olur. Çok net ya… Ben buraya kentsel dönüşüm uyguluyorum diyeceksin. O insanları alacaksın ve TOKİ’nin güvenli yerlerine yerleştireceksin geçici olarak. İş bittiğinde o vatandaşı yeniden yerleştireceksin bu kadar basit ya. Bu insan yaşayacak. Çok kolay yani erk olsam bütün seferberliğimi buna odaklarım.