TARTIŞMAK HAKKINDA
Tartışma doğruyu aramak niyetiyle yapılmalıdır. Kendini tatmin etmek ve insanlara bir üstünlük sağlamak amacıyla hareketetmemeli. İnsanlar gurur ve kibirlerinden dolayı doğruları kabul etmiyorlar. Hele üst mevkide olanlar alttakilerin sözlerini hiç dinlemez. Anlamak istemeyenede bir şey anlatamazsınız.
Tartışmalarımız kimseyi küçük düşürmek, utandırmak, mahcup etmek için olmamalıdır. Kişivicdanındahaklı olduğumuzu anlamalıdır. Muhatapların durup düşünmelerini, akıl ve fikirlerini çalıştırmalarını sağlamaya çalışmalıyız. Sözümüzen azından muhatabımız kendisiyle baş başa kaldığında kabul edilebilir olmalıdır.
İnsanların çıkarları, ihtiyaçları, sosyal durumu, doğruyu kabule engel olabiliyor. Bir şey sırf doğru olduğu için kabul edilmez. İnsanlar genellikle muhataplarınınün, makam ve mevkilerine sosyal statülerine bakar. Peygamberimizdavasını gururlu, varlıklı kimselere değil ancak yoksul mütevazı insanlara kabul ettirebildi.
Kendi metot ve üslubunuzla tartışın. Kişinin sizi sürüklediği yere sürüklenmeyin. Evvela düşüncelerini öğrenmeye çalışın. Peşin yargıları olan dogmatik biri ise onun yargılarını ve dogmalarını kırmadan bir şey yapamazsınız. Konunun temel ilkelerinde bir anlaşma sağlayamıyorsanız, teferruatı tartışmaya girmeyin.
Tartışarak doğruyu arayıp bulmaya ve kabul etmeye kaç kişi müsaittir. Böyle iyi niyetli insanlar istisna denecek kadar azdır. Çoğu fikrini kabul ettirmek veya egosunu tatmin etmek için tartışır. Bazıları da vakit geçirmenin bir aracı olarak görür tartışmayı. Eğer gerçekten hakikati arayan varsa onları bundan mahrum etmemeli. Fakat hayatımda hiç kimseyi tartışarak ikna edemediğimi itiraf edeyim.
TEDBİR VE GÜVENLİK HAKKINDA
Risksiz hayat yoktur. Örneğin uçağa, otobüse, sandala binmenin bile riski vardır. Ancak güvenilir bir uçak veya otobüs firmasını seçebilirsiniz. Böyle şeylerde riski düşünmek gereksiz ve yersizdir. Riski sıfıra indirgeyemezsiniz. Küçük oranda da olsa her zaman bir tehlikeyle karşılaşabiliriz. Bu korku akli ve mantıki değildir.
Daha çok paraya ve mala sahip olmakla daha çok güvende olamazsınız. Tedbir alarak hiçbir tehlikeyi tamamen yok edemezsiniz. Gerekli şeyleri yaptıktan sonra artık teslim ve tevekkül sahibi olacaksınız. Güvenmezseniz iş yapamazsınız. Senet imzalayamazsınız, ortaklık kuramazsınız. Hiçbir tedbir takdiri bozamaz. Olacak olan olur, kimse onu önleyemez. Bizim vazifemiz akla, mantığa ve sağduyuya göre davranmaktır. Güvenlik duygusu insanda çok köklüdür. İnsanların büyük kısmı güvenlik korkusu ve kaygısıyla hareket eder ve fakat hayat sahasını kendine daraltır.
Bir ilkenin güvenliğini sadece askerlerle ve silahla sağlamak mümkün değildir. Güvenliği, gerçek manada adil ve hukuka bağlı bir idare sağlar. Ayrıcaşiiri, edebiyatı, masalları, efsaneleri, türküleri, mezarlıkları, mabetleri, anıtları askerlerden daha fazla o ülkeyi korur. Ama cahil siyasetçiler bunu asla anlamazlar. Her şeyi kaba kuvvetle halletmeye kalkarlar. Silah lazım elbet ama akıl da lazımdır.
TEFEKKÜR HAKKINDA
Tefekkür bir konunun derinliğine varmak için üzerinde etraflıca ve yoğun bir şekilde düşünmektir. Tefekkürle konu hakkında zihinde yeni anlamlar oluşur, düşüncelerinizde gelişmeler olur. Bir şeyin üzerinde ısrarla düşünmek görmediğimiz şeyleri görmemize yarar. İnsanların çoğunda bir şey üzerindeuzunca durmak kabiliyeti yoktur. Bunun için herhangi bir şeye içten ve derinden ilgi duymak gerekir.
Bedenimizin gıdaya ihtiyacı gibi ruhumuzunfikir ve tefekküre ihtiyacı vardır. Tefekkür olmazsa ruh boş bir çuval gibi ayakta duramaz. En az bedenimize gösterdiğimiz ihtimam kadar düşüncemize de ihtimam göstermeliyiz. Düşüncesini geliştirmeyen insanlar hayatın fırtınalarına dayanamaz. Tefekkür doğru düşünmesini öğrenmektir. Tefekkürün dayanağı okuma, tecrübe vegözlemlerimizdir.
Yaşamanın en üstün faaliyeti düşünce geliştirmek, olgunlaştırmaktır. Çünkü insanın hayatını aklı ve düşünceleri yönetir. Bir şeyi en iyi yapmayı düşüncesi ile öğrenir. Kendisine lazım olan her şeyi insan düşünerek elde eder. İnsan daha iyi düşünmesini öğrenerek daha iyi bir insan olur. Var olduğunun farkında olan tek varlık insandır. Allah kendi açılımını insanda düşünce ile yapıyor.
Hadislerde “bir saat tefekkürün bir yıl ibadetten hayırlı olduğu” anlatılıyor. Tefekkür; eşya ve olaylara herkesin baktığından farklı bakmak, görünüşün altında olanı görmek, olaylar arasında ilişkiler kurmak, yeni sorular sormak, yeni cevaplar aramak ve parçanın bütünle olan ilişkisini kavramaktır. Bir sorunu, derdi, sıkıntısı olmayanın tefekkürü olamaz. İnsan yanlış giden şeyleri düzeltmek için düşünür.
Düşünmesini bilen için etrafımızdaki her şey tefekkür konusu olabilir. Canlı cansız bütün varlıklar bir kitabın satırları gibi anlam taşır. Bunun için gözünü açmak ve buna zaman ayırmak gerekir. İnsanlar işlerine o kadar dalıyorlar ki akıl ve anlayışlarını geliştirmeye fırsat bulamıyorlar. Olan bitenden habersiz yaşıyor, gördükleri halde bakıp anlamaya çalışmıyor vehiç yaşamamış gibi dünyadan göçüp gidiyorlar.
Düşünmek istediğimiz için düşünmeyiz fakat bir şey bizi düşündürdüğü için düşünürüz. Sartre’ın dediği gibi “düşünmek, daima bir şeyi düşünmektir”. Düşünceye konu olarak yine düşüncenin kendisi verilemez. Düşünce olaylar, olgular, nesneler üzerinden yürür. Önermeler ve kavramsal ilişkiler bir şey öğretmez. Bilginin tek kaynağı dışımızda olan canlı gerçekliktir. Bütün duyularımızı dışa açacağız.