ALLAHIN VARLIĞI
İnsanlarda doğuştan bir Allah bilinci var mıdır, bilmiyoruz. Bize anne babalarımız onu telkin etti. İnandık ve o şekilde gidiyoruz. Allahın varlığını tartışmak kadar saçma bir şey yoktur. Çünkü akıl ne onu inkâr ne ispat edebilir. Tarih boyunca insanlar yaratıcı bir Kudrete inanmış ve ona tapmışlardır. Allaha inandığını söyleyenler günlük hayatın gaileleri içinde boğuluyor, küçük dertler ve sıkıntılar Allahı düşünmekten alıkoyuyor, ancak bir tehlike anında Allahı hatırlıyorlar.
Tanrılığın mahiyeti akılla kavranılamaz. Bu uğurda yapılan bütün çabalar boşa gider. Madde olmayan, bir şeye benzemeyen, bir şeyle kıyaslanamayan, öncesiz ve sonrasız olan, varlığı kendinden ve mutlak bir şey nasıl kavranabilir. Sınırsız olan sınırlıya sığar mı? Bir denizi bir kovaya sığıştırabilir misiniz? Biz ancak Allaha inanmak ve ona sığınmak ihtiyacı duyarız. Nasıllığını idrak edemeyiz.
Allah’a inanmaya bizi götüren tecrübelerimiz, sezgilerimiz, sağduyumuz, vicdanımızdır. Hayatın acıları, sevinçleri, dertleri, kederleri, ikbal ve idbarı, iyi ve kötü yanlarıdır. Allah’ı tanımak için etrafımızda olanlara bakalım ve onları görelim yeter. Hayat dururken kitaplardan deliller aramak pek fazla işe yaramaz. Mantık ve muhakeme ona ihtiyaç hissetmeyene bir şey vermez. Allahı ispat için ilahiyat ve felsefe kitaplarında ortaya konulan akli ve felsefi delillerin kıymeti yoktur.
Allah inancının ve korkusunun hayatımızda bir etkisi ve rolü kalmamıştır. Artık kimse Allahtan korkmuyor. Allah korkusu kötülükleri önlemeye yetmiyor. Eline imkân ve fırsat geçse insanlar her kötülüğü yapıyorlar. Güç ve iktidar eline geçince insanlar sanki Allah yokmuş gibi hareket ediyorlar. İnsanların Allahı para, kadın, iktidar, servet ve güç sevgisi olmuş. İnsan neyi çok seviyorsa esasında onun Allah’ı odur.
“Tanrı zayıfların, ezilmişlerin ve mazlumların sığınağıdır” diyor Marks. Russell gibi bazıları da “Tanrıya inanmanın menşei korkudur” diyor. Gerçekten işleri yolunda gidenler, güçlü olanlar Tanrıyı akıllarına bile getirmiyorlar. Dine en çok ilgi gösterenler yoksullar, hastalar ve yaşlılardır. Freud Tanrı inancının bir “yanılsama” olduğunu, insanın Tanrıyı yarattığını, “babalık” figürünün yerini tuttuğunu söylüyor ve bilimin dışında bir şeye gerek yoktur diyor.