Ernst İngmar Bergman-23
Höstsonaten’in ana karakterlerinden Charlotte, adı dillere pelesenk olmuş, meziyet ve yeteneği paçalarından dökülen bir piyanisttir.
Sanatsal faaliyetlerine ara verdiği bir hafta sonunda, yüzünü yedi senedir görmediği kızı ziyaret etmeyi planlar ve planını pratiğe döker.
Görüşemedikleri dönemde Eva, ikâmet ettiği köyün rahibi Viktor’la evlenmiş, bir çocuk dünyaya getirmiş ancak çocuk, çocukluğuna doyamadan dört yaşında sonsuzluğa uğurlamıştır. Çocuğunun ölümüyle boşluğa düşen Eva, fiziksel engeli ve kendi hayatını idame ettirememe gibi sorunları dolayısıyla annesinin bakımevine teslim ettiği kardeşi Helena’yı oradan almış ve bakımını üstlenerek boşluğunu doldurmaya çalışmıştır.
Annesinin bu gelişmeye sevineceğini uman Eva hayal kırıklığına uğrayacaktır. Ziyaretin ilk günlerinde ikisi de birbirlerine iyi davranma oyunu oynarlar ama üç vakte kalmadan maskeler düşer ve tartışma perdesi aralanır.
Tartışma ve dolayısıyla çatışmanın arka planında, Eva’nın annesini, kardeşinin yaşadığı olumsuzlukların müsebbibi olarak görmesi vardır. Onun nazarında annesi, sanattaki kariyerini, çocuklara ilgisine yeğlemiş, çocuklarına annelik yapmış ama anne olamamıştır.
Kızının söyledikleriyle sarsılan Charlotte, kendisinin de sevginin tadına varamadığını, ailesinden gördüğünü kızlarına yaşattığı için üzgün olduğunu söyler, af diler ve sonraki gün evi terk eder, Eva da annesine onu bağışladığının altını çizdiği bir mektup gönderir.
Bergman’ın sadık izleyicisinin Persona’yla bağ kurduğu bu sinema filmindeki bir oyuncu da FrédéricFrançois Chopin ve onun PréludeNr. 2 a- mollbaşlıklı eseridir.
Bu eser yaşanacak alevli tartışmayı tetiklemiştir. Kızılca kıyamet, piyanoya annesi kadar hâkim olamayan kızının bu eseri yorumlamayı başaramaması ve annesinin, eserin hakkının nasıl verileceğini kızına bir anne değil de despot bir piyano öğretmeni gibi göstermesinin ardından kopmuştur.
Bergman’ın Mozart kadar ilgilendiği bir kompozitör olan Chopin, şiiri müzikle harmanlayan bir isim olduğu, Mozart’ı yere göğe sığdıramadığı ve romantizmi dinleyicisinin iliklerinde hissettirdiği için bu sinema filminde ağırlanmıştır.
Chopin’in romantizmi, bünyesinde sulu duygusallığı barındırmadığı, eserleriyle dinleyicisini coşturmakla kalmayıp altüst ve ters yüz ettiği için Bergman’ın dikkatini çekmiştir çünkü o da, sinema filmlerini bu fiilleri pratiğe dökmek için çekmiştir.
Adı anılan eseriyle Chopin, bu sinema filminin ana karakterlerinden biriyken, Spöksonaten (Hayaletler Sonatı) başlıklı tiyatro oyunuyla AugustStrindberg de Bergman’ın söyleminde varlığını hissettiren bir yönlendiricidir.
Strindberg,Bergman’ı sadece bu eseriyle kendisine çekmediği, Bergman, tiyatroya odaklı olanlar dâhil, her çalışmasında yolunu ona düşürdüğü için, hem Strindberg’in tiyatroyu nasıl konumlandırdığı hem de bu girişiminBergman’ınasıl etkilediği üzerinde durmak gerekir
Modern Dramın Öncüsü olarak kabul edilen Strindberg’inmodernizmle ilişkisi, Bergman ve bu kavramın mimarı olan Baudelaire’den farksızdır.
O da diğerleri gibi, modernizmin, rahminden sadece sorun düşürdüğünü anlatmak için alın teri dökmüştür.