Arif Şentürk
Söz, Rumeli Türkülerinin layıkıyla icra edilmesi ve yorumlanmasından açıldığında akla gelecek ilk isim, kuşkusuz Arif Şentürk’tür.
Onun sesine odaklanan, sadece sözü edilen coğrafyadan, çoğunluğunu kendisinin derlediği eserleri dinlemekle kalmaz, aynı zamanda Evladı Fatihan hakkında bilgi sahibi olma zorunluğunu da hisseder çünkü TRT’nin Kadrolu Rumeli Türkücüsü olan Şentürk, eser düzeyindeki Türkülere, sözü edilen kavramınruhunu yaşamak ve yaşatmak amacıyla hayat vermiştir.
Bu eserler, onları öylesine dinlemeyenlere, Evladı Fatihanın, heterodoks kültürün ürünü olduğunu dillendirirler.
Heterodoksi, Anadolu’nun, Rumeli özelinde Balkanların varlık vesilesiyken, adları anılan coğrafyalarda tek tipliliğin yaşandığının sanılmasının arkasında, doğal olarak eğitimli cahillik vardır ve alan bu kadarla sınırlı değildir.
Sadece milliyetçi- mutaassıp olduklarını söyleyenlerde değil, meydanı boş bulduklarında, özellikle kendilerinden küçüklere; devrim, direniş, mücadele dersleri veren, masa başı diskurcularında da uç veren eğitimli cahillik, dünyaya geldikleri toprağı, o toprağın kaynağını yanlış tanıyan insanların çoğalmasına neden olmuştur.
Yanlış tanıma, yanlış cümlelerin kurulmasını beraberinde getirmiştir. Şentürk, yanlışı doğrulamak için ter dökmüş bir isimdir.
Nida Tüfekçi tarafından desteklenerek bu teri döken Şentürk, eser derlediği coğrafyada, sadece kahramanlığın değil, trajedinin yaşandığını da Deryalarla belgelemiştir.
Deryalarda anlatılan bir trajedidir ama Şentürk, trajediden yılgınlığın devşirilmediğini ve devşirilemeyeceğinin altını Drama Köprüsü’yle çizmiştir.
Hikâyesine vâkıf olmayanın Debre yerine, De breyi kullandığı eser, Rumeli özelinde Balkanların konformizmi elinin tersiyle ittiğinin belgelerindendir.
Debreli Hasan’ın hayatına odaklananeserin farklı bir versiyonuna, Şanlıurfa’nın kaynak kişilerinden, Kazancı Bedih adıyla bilinen Bedih Yoluk’un Demir Köprüsü de Hasan Dardır Geçilmez isimli eserinde tesadüf etmek mümkündür. Bu eser, diğerinden farklı bir yolda ilerlese de, eseri can kulağıyla dinleyen, Yoluk ve Şentürk’ün ortak paydada buluştuğunu idrak etmekte gecikmeyecektir.
Kaynağına imza atmak ve derlemekle yetinmeyip yaşayarak seslendirdiği eserler, pastoral ve lirik atmosferin ürünü oldukları için, Şentürk onları, stüdyodan çok, kır ve bayırı fon olarak kullanarak dinleyicisiyle paylaşmıştır. Bu tercihin arka planında da doğallığı önemsenmesi vardır.
1941’de Kumanova’da dünyaya gelen, 15 Şubat 2022’de İstanbul’da vefat eden Arif Şentürk, Evladı Fatihanın, ne kadar zengin bir folklora sahip olduğunu, yaşayarak, hayat vererek dinleyicisiyle paylaştığı eserlerde anlatmıştır.
Dinleyici, bu eserleri, yarına ve yarından sonrasına, neoliberal düzeneğin bir dediğini ikiletmediği müddetçe ulaştırabilecektir.
Aksi hâlde, elde sadece dejenerasyon kalacaktır.