Thomas Mann ve Buddenbrooklar/Bir Ailenin Çöküşü-5
Almanya’yı anlatırken sadece bilinen şehirlere mercek tutmayan Mann, açıldığı ülkelerde de ücranın ücrasında yaşananları uzun uzun ve derinlere dalmayı ihmal etmeyerek anlatmıştır.
Saray operasının liedlerini eleştirel bir dille dinleten, Çigan Müziği’nin ritimlerini okuruna duyuran Mann, İtalya’nın laternacılarını da Almanya’ya taşırken, müziği enternasyonal söylem geliştirmek amacıyla kullandığını belgelemiştir.
Kısa şiirler üzerine yazılmış, genellikle piyano eşliğinde söylenen şarkının karşılığı olan lied Alman geleneğinin üründür ve Franz Schubert’le özdeşleşmiştir. Mann bu türe eserinde yer vermekle aynı zamanda Schubert’isaygıyla andığını anlatmak istemiştir.
Franz Lizst, JohannesBrahms gibi kompozitörlerin de istifade ettikleri Çigan Müziği’nin ritimlerinden Mann, burjuva sınıfının Almanya’da saygınlığını yitirdiğini anlatmak amacıyla ilham almıştır.
Türkiye’de ilk kez on dokuzuncu yüzyılın sonlarına doğru görülen laterna, kolu çevrilince müzik çalan sehpalı bir alettir ve programlanmış ezgileri tekrarlamak gibi bir işlevi vardır.
Hicran kasırgası estiren laternayı Mann, eserin trajedi yüklü sahnelerinde trajedinin dozunu artırmak için merkeze oturtmuştur.
Daha Annales okulu teorisyenleri çalışmalarına başlamamışken, Napoleon gibi yöneticilerden ve onların akıl hocalarından söz açan Mann’ın kalemi Waterloo Savaşı’nı, Sanayi İnkılabı’nın Almanya’da geçirdiği aşamaları, ticarete bel bağlayan bir ailenin çöküşünü bu okulun söyleminin zeminini hazırlarcasına anlatmıştır.
Romanda sadece müzik değil, mimari ve heykeldeki üslup değişimleriyse; gotik, rokoko ve barok içerisinden gidilerek verilmiştir.
Çalışmalarında disiplinler arası münasebetlerin katkısı görülen BertelThowarldsen’inKutsal İsa Heykeli’ni de ağırlayan eser, moral zihniyetle cedelleşirken, bu alanların da bir eseri diri ve canlı tutmaya yarayacağını hatırlatmıştır.
Moralitedenimmoraliteye salınan romanı; Ulysses, Kapanda Üç Kaplan, Seksek gibi eserlere eklemek gerekmektedir çünkü o da diğerleri gibi sadece salınım gerçekleştirmemiş, aynı zamanda moralitenin karşısına immoraliteyi çıkarmıştır.
Dönemin BerlinerBörsenzeitunggibi gazetelerini Uçan Yapraklar gibi mizah dergilerini saygıyla anan, nabzın nasıl tutulduğunu ve tutulan nabzı taşıyan damarın içindeki kanın kirlenmiş yanlarının açığa nasıl çıkarıldığını da anlatan eser; Mann’ın önemsediği; Goethe, Tolstoy gibi yazarlar; Schopenhauer, Nietzsche gibi filozoflar dışında; Valejo, Lorca gibi şairlerin ülkesi İspanya’ya seslendiği satırlarıyla da okuru çekim alanına yerleştirmiştir.
Evi tamamlanınca ölüm çıkagelir şeklindeki Türk atasözünü de bünyesinde taşıyan bu eseri kaleme alan Mann’ın, İttihat ve Terakki’den ve onun üyelerinin Almanya maceralarından haberdar olduğunu söylemek mümkündür.İttihat ve Terakki’nin pratikteki doğum yeri Makedonya ve dolayları, teoride kuşkusuz Almanya’dır. Mann gibi sadece Almanya’yla meşgul olmayan bir ismin İttihat ve Terakki’den haberdar olmasına bu yüzden şaşırmamak gerekir. Bu özelliğiyle Mann’ı, AndréMalraux’yla ortak paydada buluşturmak mümkündür çünkü özellikle Yakup Kadri Karaosmanoğlu ve Attila İlhan tarafından yere göğe konulamayan Malraux Enver Paşa özelinde İttihat ve Terakki’yi odağına alan bir çalışmaya imza atmıştır.