Ernst İngmar Bergman-2
Yaşları kemale ermişlerin, sivilceleri yeni çıkmaya başlamışları idrak edememe sorunları üzerinde durmaya çalışan ama bu mesaisinde başarılı olamayanBergman,Kris’ten on sene sonra çektiği Sommarnattens Leende (Bir Yaz Gecesi Tebessümleri)’yle dikkatleri yeniden ve daha fazla çekmeyi başarmıştır.
Kris’teki gibi pesimist olmayan bir atmosfere seyircisini çeken bu sinema filmi, hem acemilik elbisesinden kurtulmuş, hem de kendisinden sonra kamera karşısına geçecek isimleri etkileme gücüne erişmiş bir yönetmenle izleyiciyi buluşturmuştur.
Bergman’ın, optimistliği pesimistliğe tercih etmekle birlikte, sabun köpüğü komediye direksiyon kırmadığı, Birleşik Amerika’nın; muzip, muzır, put kırıcı, şaşırtmayı, düşünceleri ve duyguları, altüst ve ters yüz etmeyi seven; parodi ve ironiden beslenen velüt siması WoodyAllen’ın filmografisinin katalizörlerinden olan SommarnattenLeende’yi âdet yerini bulsun diye izlemeyenler, Bergman’ın, William Shakespeare’in A MidsummerNight’sDream (Bir Yaz Gecesi Rüyası)inden ilham aldığını söylemekten kendilerini alamamışlardır.
Shakespeare’in diğer eserlerinden, kolonyalist söylemle sarmaş dolaş olmamasıyla ayrılan bu tiyatro oyununun arka planında İngiliz halk masalları ve hikâyeleri vardır. Bergman’da ithal etme tuzağına düşmeden İsveç’in halk masallarından beslenerek sözü edilen eserini gün yüzüne çıkarmıştır.
Tiyatro oyunu kaleme aldığı günleri saygıyla andığı bu sinema filmiyle Bergman, izleyiciye beyaz perdede bir tiyatro oyunu izletmiştir.
Sinema filmi okumaya vâkıf izleyiciye, Shakespeare’in adı geçen eserini hatırlatsa da, Moliére’leOctaveMirbeau’nun oyunbaz metinlerinin katkısını inkâr etmeyen eserinde Bergman, kadın- erkek ilişki ve çelişkilerine ayna tutmuştur.
Dört kadın ve dört erkek karakterin bastırılmış duygularını gün yüzüne çıkarma anlarını izleyicisiyle paylaşan Bergman, Freudçu olmamakla birlikte Freud’u da elinin tersiyle itmeyen psikanalizin refakatinde ilerlese de izleyici, psikanalizin teorik ağırlığının altında ezildiğini hissetmemiştir çünkü kameranın arkasında, teoriyi özümsemiş ama pratiğin teoriyi gölgelemesine izin vermeyen, teorinin gülümsetme gibi bir özelliği olduğunu da bilen bir yönetmen vardır.
Aşkın statik değil, dinamik, tek değil, çok boyutlu olduğunu hatırlatan, duyguya değil, hisse hitap ettiğini söyleyen, âşık değil, aşkın kendisi olmaya kıymet verilmesi gerektiğinin altını çizen SommarnattenLeende’nin senaryosunda da Bergman’ın imzası vardır.
1957’ye kayıtlı Detsjundeinseglet (Yedinci Mühür)’te Bergman, izleyicisini yeniden Kris’tekipesimist atmosferle buluşturmuştur.
Ortaçağ’ın karanlığından aydınlık devşirme girişimi olarak değerlendirilebilecek bu sinema filminde Bergman, Albert Camus’nünLa Peste (Veba)’sini hatırlatacak sahneleri, kendi üslubundan taviz vermeden beyaz perdeye taşımıştır.
Babasının gölgesinden kurtulamadığını anlata anlata bitiremediği, daha doğrusu bitirmek istemediği Detsjundeinseglet, Bergman’ın insanın modernizm karşısındaki konumsuz konumunu irdelemeye başladığı ve bu mevzuyu derinleştireceğinin müjdesini verdiği bir çalışmadır.