Bayram Şenpınar
Bursa’da, müzikle içli dışlı bir ailede dünyaya gözlerini açan Bayram Şenpınar’a, bugüne kadar Yaşam Boyu Onur Ödülü verilmemiştir ama Şenpınar ödülleri umursamadığı, onurdan taviz vermediği bir hayata imza atmıştır. Sadece gün yüzüne çıkardığı eserlerde değil, sesinde de bu özelliklerin izini takip etmek mümkündür.
Şenpınar’ın; hakiki, samimi ve hakkaniyetli insan olmanın ve öyle kalmanın kıymeti üzerinde özellikle duran çalışmalarına; Parça, Şarkı gibi etiketler vurulamaz çünkü onlar Eser olarak tanınmaları ve bilinmeleri için ete kemiğe büründürülmüşlerdir.
Çocukluğunda tanıştığı ve tanışır tanışmaz benimsediği ud, Şenpınar’ın eserlerinde her daim ön plandadır ama bu durum, diğer enstrümanların gölgede kalmasını beraberinde getirmemiştir çünkü Şenpınar; Burhan ve Uğur Bayar gibi, senfoninin Arabesk Müzik’le buluşması için ter dökmüş müzisyenlerdendir.
Kısa olmayan intro, sözü edilen isimler gibi Şenpınar’ın da vazgeçilmezlerindendir. Dinleyiciyi esere ağır ağır yaklaştıran intro, eserde anlatılacak hikâyenin de ipuçlarını vermekte gecikmez. Her eserde bir hatta birden fazla hikâye anlatılır ve bu hikâyeler, dinleyicinin gözünün önüne, melodramatik kurgunun esiri olan senaryolardan hareketle çekilmiş sinema filmlerini getirmez. Onları hikâye aşamasına ulaştıran realitedir. Dinleyici, lirik ve bir o kadar da melankolik dünyanın kapısını aralar ama bu dünyanın realiteyi bağrına bastığını da idrak eder.
Hak etmediği Yaşam Boyu Onur Ödülü’ne layık görülen İbrahim Tatlıses’ten, Taverna ile Arabesk Müzik’i harmanlayan Cengiz Kurtoğlu’na; Diva’lığının içini reklam amaçlı tartışmalarla boşaltan Bülent Ersoy’dan, Nostalji Serileri’yle cebini dolduran Muazzez Ersoy’a, birçok isim eserlerini seslendirmişlerdir ama Şenpınar, onlar kadar ön planda durmayı tercih etmemiştir çünkü onun için kıymetli olan isimle değil, eserle yaşamaktır.
Melih Cevdet Anday, Turgut Uyar, Metin Eloğlu gibi şairliklerini arka planda tutmayı önemseyen kalemleri akla getiren Şenpınar’ın, şarkı sözüyle şiir arasında salınan dizeleri, sadece müzikler değil, edebi türler arasında da mekik dokuyan bir müzisyeni dinleyiciyle buluşturmuştur.
Şimdi sadece adı kalan Unkapanı’na Bursa’dan katkı sunmuş Şenpınar’ın dizelerinde taşra psikozunun etkisi hissedilmez çünkü onları kaleme ve notaya alan, müzik özelinde sanatın belirli bir merkezinin olamayacağının bilincindedir.
Taşra psikozunu elinin tersiyle iten Şenpınar’ın, vasatlığa prim vermeyen dizelerinde duygu, düşüncenin gölgesinde beklemez. Duygusallığın santimantal cazgırlığa direksiyon kırmasını, zevahiri kurtarmayan düşünce engellemiştir.
Şenpınar’ın dizelerini, bilgiçlik taslayan bilgin değil; hayatı yanılgıların toplamı olarak gören, denemekten korkmayan, korkulmamasını tavsiye eden, tavsiyesine mütevazılığı da ekleyen bilge mesken tutmuştur.
Cem’i cümleyi, aynı zamanda dervişlik yolunda ilerleyen bu bilgeyle buluşturmak için eserlerini çoğaltan Bayram Şenpınar, Her türlü çilenin dergâhı olma yolunda ilerlemeyi, başka koşturmacalara tercih etmektedir. Müziğinin hakkını, hakikaten vermeyi arzulayanların, neoliberal düzenekten olabildiğince uzak durarak, yollarını sözü edilen mekâna düşürmeleri, orada, çile doldurma mesaisini ertelemeyen bilgeyle karşılaşmaları ve ondan bilge ve derviş olmanın inceliklerini öğrenmeleri gerekmektedir.
Aksi hâlde dinledikleri, bir kulaklarından girip, diğerinden hızla çıkacak ve onlara adım attırmayacaktır.