Peyami Safa Yeşilçam ve Televizyonda-3
Cemile, yaşadığı ortamdan kurtulup zengin bir koca bulmak için bir plan yapmıştır: Evlerinde kiracı olarak oturan üniversite öğrencisi Selim’den yardım alarak evini yakacak, böylece yaşadığı ortamdan kurtulacaktır.
Belediye otobüsündeki bir kavga neticesinde tanıştığı Kayserili iş adamı Tahsin, Cemile’nin hayallerini gerçekleştirmeye talip olmuştur. Cemile bu isteğini, ayakları yerden kesilerek kabul edince, Tahsin Cemile’nin ailesine Taksim’de dayalı döşeli bir ev tutmuştur.
Kendi tuttuğu eve, bir misafir olarak gidip gelen Tahsin’in Cemile’ye karşı duyguları değişmiştir. Cemile’yi ölen kızının yerine koymuş ancak işleri için kullanmayı da ihmal etmemiştir. Bu arada Cemile’nin gönlü Selim’e kaymıştır. Artık sadece onunla bir ömür sürmek istemektedir.
Eser, sinemaya 1960 yılında, 2005 yılında da televizyona taşınmıştır.
Sinemaya, yapımcılığını da üstlenerek taşıyan isim, sorunlu uyarlamalarıyla ve yönetmenliğiyle hatırlanacak olan Turgut Demirağ’dır.
Demirağ’a görüntü yönetmeni olarak Şevket Kaymaz’ın eşlik ettiği ilk uyarlamada; Çolpan İlhan, EfganEfekan, Vahi Öz, Kadriye Tuna Mürüvvet Sim gibi isimler rol almışlardır.
Oyunculuk sayesinde kendisini izletebilen bu uyarlamadan kırk beş sene sonra çekilen televizyon dizisini Halit Refiğ’in senaryosundan hareketle Yücel Çakmaklı çekmiştir.
Müziklerini Melih Kibar’ın hazırladığı bu uyarlama; Arzu Yanardağ, Reha Yeprem, Halit Akçatepe, Tomris Oğuzalp, Meral Orhonsay gibi oyuncular bir araya getirilmişlerdir.
İlki, konuya oyuncularıyla yaklaşan, TRT’nin mali desteği alınarak çekilen ikincisi, ilkinin gölgesinde bile kalamayan Cumbadan Rumbaya’dan sonra, Safa’nın sinema ve televizyona uyarlanan eseri Dokuzuncu Hariciye Koğuşu’dur.
Eser, İstanbul’un kenar mahallelerinin birinde, küçük bir evde annesiyle yaşayan, babasız büyüyen, sekiz yaşından beri çekmek zorunda kaldığı hastalık nedeniyle, hastaneler arasında mekik dokumak zorunda kalan on beş yaşındaki genç karakterinin maraziliğin katalize ettiği tereddütle yüklü hayatını odağına almıştır.
Bacağında, sekiz yaşında nükseden akıntılı bir kemik hastalığıyla yaşayan Safa, bu illetten kurtulmak için bir ara bıçak altına yatmış ve bacağı alçıya alınmıştır.
Koltuk değneği kullanması, yeme ve içmesine özen göstermesi tavsiye edilen genç karakter, Erenköy’deki köşklerine sıklıkla gece yatısına gittiği uzak akrabası emekli bir paşanın, kendisinden büyük kızı Nüzhet’e gönül düşürmüştür.
Ragıp adındaki, Nüzhet’ten on bir yaş büyük bir doktorun, bağlandığı kadınla evlenmek istemesi, gencin bunalıma girmesine neden olmuştur.
Bunalımdan kurtulamayan, tavsiyelere uymayarak yemeden içmeden kesilen ana karakter, iyileşmesine giden yolları bunalımdan kurtulmayarak tıkayınca yeniden ameliyata alınmıştır.
Ana karakterin taburcu olduğu güne, paşanın felç geçirmesi dışında, Ragıp’la Nüzhet’in nikâh masasına oturmaları denk gelmiştir.
Eseri sinemaya, Nejat Saydam, 1967’de uyarlamıştır.