Adonis ve Kör Kâhin-2
Adonis; teolojik arkeolojisini, Âdem, Havva, Habil ve Kabil’in dünyaya gelişlerinden yeniden başlatarak yaşadığı döneme getirirken, bu reflekslersden tasfiye ettiği için çalışması, dar alanda tıknefes kalma tehlikesini yaşamamıştır.
Felsefenin; sormaktan, sorgulamaktan önce tanıma ve anlamayı organizmasında taşıdığının bilincindeki Adonis, bu yöndeki arkeolojisini Eskiçağ’dan başlattıktan sonra, bu çağın, Orta ve Yakın Doğululaştırılmış coğrafyada gerçekleşen çalışmaları nasıl etkilediğini, isimler sıralayarak gözler önüne sermiştir.
Aristo’yu Machiavelli’ye bağlayan çizgi, Adonis ve dolayısıyla okurlarını, artık bir sorgulama alanı açıldığı için, klişeleşmiş ve ezberin izini takip eden felsefe tarihinden uzaklaştırarak, Annales ve Frankfurt gibi okulların tespitlerine başvurmaya yöneltmiştir.
Avrupa’yı sözü edilen okulların tespitlerini özümseyerek idrak eden, 1956’da Beyrut’a yerleşen, 1960’ta Lübnan uyruğuna geçen, Lübnan’da iç savaş patlak verince, ülkeyi terk ederek Paris’e direksiyon kıran ve Paris’teki sosyokültürel atmosferi teneffüs etmekte gecikmeyenAdonis, modernizm ve postmodernizmin, sadece adı geçen coğrafyalarda değil, Avrupa’da da kırılma ve aşınmaya neden olduklarını gözlemlemiştir.
Avrupalı, bu süreçten kurtulamadığı için; Dante, Rilke ve Lorca gibi hemdertlerine de aynı muameleyi reva görerek onları ya yanlış tanıtmış, ya da bile isteye saf dışında bırakmıştır.
Müziğin üzerine de farklı yerlerin rüzgârlarının esmediğini Adonis, yine Annales ve Frankfurt okullarının tespitleriyle gözlemlediği için, konçertodan yola çıkarak senfoniye ulaşmış, enstrümanın gerçekliğini, gerçek anlamda özümseyemeyen Avrupalının, senfonide yoğunlaşırken ses kirliliğinden kendisini kurtaramadığını belgelemiştir.
Modernizm ve postmodernizm, rahimlerinden; kolonyalizm, emperyalizm ve oryantalizm üçüzünü erkek egemen bir dil oluşturmak için düşürmüşlerdir. Suriye’nin önemli liman şehirlerinden Lazkiye’de 1 Ocak 1930 tarihinde doğan, küçük yaşlarında tarla bahçe işleriyle meşgul olan, Adonis bu dilin, doğduğu yerlerden önce yine, var oldukları Avrupa’da yaşanılan her olumsuz olayda başrolü oynadığını, orada başarıya ulaşınca performansını yükseltmek için Yakın ve Orta Doğululaştırılmış coğrafyaları seçtiğini, okulların verilerinin ve çok yönlü arkeolojisinin yardımıyla gördüğü için, eserleri üzerinde gözlerini yoranlara bu verilerden istifade etmeyi ve çok yönlü arkeolojiden beslenmeyi ihmal etmemeyi önermiştir. Verileri ve arkeoloji faaliyetini pratiğe dökecek olan sözü edilen coğrafyaların insanı; önce kendi dipsiz kuyusuna inmeyi öğrenecek, kendisinin ve başkalarının geleceğine odaklanırken de, kâhinleri umursamayarak, geçmişini kendi gayretiyle tanıyarak öğrendiği için, geleceğini de yine kendi belleğinden aldığı kudretle var edebilecektir.
2005 ve 2006’da Nobel Edebiyat Ödülü için adı geçse de, onun yerine, Uluslararası Nâzım Hikmet Şiir Ödülü’nü alan ve bu ödülün diğerinden daha kıymetli olduğunun altını çizen, asıl adı, Ali Ahmed Said Eşber olan, babasının kendisine ezberlettiği şiirleri beynine elifi elifine nakışlayan, şiiri, sadece edebiyatın alt türü değil, aynı zamanda sanat olarak kabul eden Adonis’in Türkçeye İbrahim Demirci tarafından kazandırılan Kör Kâhin adlı şiir kitabının entelektüel düzeyde olsun, olmasın, Türkçe okuyan ve yazan okurlarına da, benzeri veriler ve arkeoloji yanında, Yakın ve Orta Doğululaştırılmış coğrafyaya bakan gözlüklerinin camlarının derecelerini yeniden ölçümden geçirmelerini önerdiğini de özellikle vurgulamak gerekmektedir.