David Lynch

17.09.2021
A+
A-

Yönetmenliğini konumlandırdığı ve kendisiyle nehir söyleşi gerçekleştirdiği kitabında ChrisRodley, David Lynch’in Tekinsiz bir sinema dili olduğunu vurgulamışsa da bu vurgu, onun yönetmenliğini anlatmaya yetmez. Mulholland DR. (Mulholland Çıkmazı), LostHighway (Kayıp Otoban) gibi kıymetli sinema filmlerini Dünya Sineması’na hediye eden Lynch’in sinema dilini karşılayabilecek bir başka fiil de linçtir çünkü izleyici onun sinema filmlerine odaklandığında silkelendiğini, hırpalandığını hissetmekten kendisini alamaz.

Derdi sadece izleyiciyi sözü edilen fiillerden nasiplendirmek değildir. Kaldı ki Lynch’in derdi, izleyiciyle değil, kendisiyledir. İzleyici, dünyasının kapısını aşındırmaya başladığında onun hemderdi olma perdesini de araladığı için, yaşanan ilişkide zorlamanın değil, gönüllülüğün ön planda olduğunu söylemek gerekir.

Ruhun derinliklerine bakmak ve orayı görmek, gözlemlemekten çok, ruhu bedenle birlikte ters yüz etmeyi amaçladığı için, flimografisi Freud ile Lacan arasındaki gergin ipe oturtulmuşsa da ötesine gittiği, psikanaliz kulvarında turlamakla yetinmeyerek şizoanalize yelken açtığı da unutulmamalıdır.

Göstermeyi açıklamaya tercih etmesi onun laf kalabalığından olabildiğince uzak durduğunu belgelemektedir.

Kuralların insanı güdükleştirmeye yaradığının bilincindeki Lynch, kural koymaktansa yönü hisle belirlemeyi önerir. His onun nazarında, duygudan daha etkilidir. Bu yüzden de duyguya ve duygusala kapısı kapalıdır.

His yanında sezgi de Lynch’in vazgeçilmezidir. Doğduğu ve ikâmet etmeyi sürdürdüğü Amerika Birleşik Devletleri özelinde dünya,neoliberal düzeneğin tutsağı olma yolunda emin adımlarla ilerlerken, sezgiyi önemsemenin esaretten kurtulmak kadar esir olma riskini de ortadan kaldıracağına inanmaktadır.

Yönetmenliği sıradan bir uğraş gibi görmesi, elit kaygıları elinin tersiyle itmek içindir. İzleyici, onun filmlerinde artistik tavırla karşılaşmaz çünkü artistliğin de sıradan olduğuna ve gözde büyütülmemesi gerektiğine inanan bir yönetmenle içli dışlı olmuştur.

İçli dışlı olma aşamasında, içi dışına çıkan izleyici, sadece, Beyaz Adam’ın değil,  kendi kirli çamaşırlarıyla da yüzleşmek zorunda kalır.

Lynch, sert ve keskin bir muhalif çizgide ilerler ama bu hareketiyle, Oliver Stone gibi, muhalif görünürken aslında Beyaz Saray’a şükranlarını bildiren isimlerle ortak paydada buluşmaz. Zaten ona göre muhalefet içi boşaltılmış bir kavramdır, kendisini sigaya çekemeyenin muhalifliği, başkası şöyle dursun kendisine yarar yerine zarar verecektir.

TwinPeaks (İkiz Tepeler) adlı bir televizyon dizisini çekerek, hem bir televizyon dizisinin nasıl olması gerektiğini, hem de dizi yönetmenliğiyle  sinema yönetmenliğinin ayrı yerlerde durmadığını belleklere kazıyan Lynch kendisini, Düşünceleri ve imgeleri ayarlamaya çalışan bir radyo olarak nitelendirmektedir.

Analitik perspektifi, sistematik ilerleyişten daha fazla önemseyen bu radyo, varlığını teknolojiye borçlu olmadığı için, teknolojinin bir dediğini ikiletme lüksüne sahip olduğunu düşünür.

Sekterlik kadar konformizme de icazet vermeyen David Lynch, farklılığı gökten zembille indirmeyenlerin yönetmenidir ve farklı olduklarını her göze sokanlara onun dünyasında yer yoktur.

 

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.