Seha Okuş
Kendisinin Kütahya Türkülerini hakkınıteslimederekyorumlayansanatçı olduğu söylense de, SehaOkuş, bu özelliğinin arka planında Neriman Altındağ Tüfekçi olduğunu her daim vurgular.
Okuş’unİdolüm dediği Tüfekçi sadece onun değil, Türküleri yaşatmak adına yola çıkmış her sesin alter egosunda yer alan bir isimdir.
Neriman Altındağ Tüfekçi’nin, Türküleri, Türkiye’nin folklorik zenginliğini yaşatma mücadelesinde de yanından ayrılmayan Nida Tüfekçi’nin adını da Okuş, ona saygıda kusur etmemeye özen göstererek anar.
Sözü edilen yörenin Türkülerini derleyen, derleme çalışmaları bir bölgeyle sınırlı olmayan, Arif Sağ’ın; Bir duruş, Halk Müziği’nin kitabı, Ahlakın kalesi ve İnsan-ı kâmil olarak tanıttığı Yücel Paşmakçı da Okuş’un es geçmediği kıymetlilerdendir.
Babası Sadi Yaver Ataman gibi folklor araştırmacılığında ter döken Adnan Ataman,Okuş’un bulunduğu konuma gelmesinde katkısı olan dördüncü isimdir ve bu zincirde unutulmaması gereken bir halka da, Okuş’unDönüş’te hayat verdiği Hasretinle Yandı Gönlüm başlıklı eseri notaya alan ve filmin müziklerine imzasını atan Yalçın Tura’dır.
Dönüş, Türkân Şoray’ın, 1972 yılında ilk kez kamera arkasına geçtiği ve başrolünü Kadir İnanır’la paylaştığı bir sinema filmidir ve sözü edilen eser ilk kez bu sinema filminde duyulmuş, duyulur duyulmaz da benimsenmiştir.
Daha sonra Edip Akbayram da söylemişse de, kulağının kıymetini bilen dinleyici Okuş’un sesini aramaktan kendisini alamamıştır çünkü Akbayram, santimantal cazgırlığa davetiye çıkararak eseri parçaya dönüştürürken Okuş, Tura’nın notalarını, ona odaklananda hissettirerek esere hayat vermiştir.
Tura, otantiği, modernle, sentezin fasit dairesinden olabildiğince uzakta durarak buluşturan bir besteci ve müzik teorisyenidir. Klasik Batı Müziği eğitiminden geçen Okuş, Tura’nın anlayışını özümsediği için gün yüzüne kalıcı bir eser çıkmıştır.
Okuş, zeminini hazırlayan ve etkilendiği isimlerden, kendisini ispat etmeyi değil, işini layıkıyla yapmayı kavradığı için Hasretinle Yandı Gönlüm, Dönüş’ün çekildiği yılda kalmamıştır.
Ezgileri, sadece söylemediği, onlara aynı zamanda hayat verdiği için Okuş’uTürkücü, Solist, Vokal değil, Sanatçı olarak görmek gerekir.
Okuş, Türkülere hayat verirken şiveyi oyunlarını ön plana çıkarmaz ve gırtlağını parçalama gereği hissetmez. Sesinin bu özelliğini, Türkülerin oryantalizmin anaforunda savrulmasına engel olmak için korumuştur.
Neriman Altındağ Tüfekçi’nin katkısını hiçe sayarak, Türküleri parçalamak için çaba sarf edenlerin zehirli mantar gibi çoğaldıkları bir dönemde, Okuş’un alçak gönüllülüğünü muhafaza ederek ısrarla ondan ve kendisine katkı sunan kıymetlilerden söz etmesi, bulunduğu yere gökten zembille inmediğini belgelemektedir.
Bulunduğu yere gökten zembille inenler için kıymet yaldızdan farksızdır. SehaOkuş, yaldızların hâkimiyetlerini ilan etmesini umursamayan, kendisini her göze sokmayan bir yıldızdır ve o yıldızı ancak, berrak ve görme kültüründen ziyadesiyle nasiplenmiş bir göz görebilir.